30.11.2009

8 ay daha

Yani öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
Yetmişinde bile, mesela zeytin dikeceksin
Hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil
Ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için
Yaşamak yani ağır bastığından…

Bugün tıraş bıçağı aldım, 8li. Bu yaklaşık 8 ay daha haftaiçi her sabah tıraş olmaya hazır olduğumu gösteriyor; 8 ay daha sakal uzatacak rahatlığa ulaşamamaya, buralardan kaçamamaya.

29.11.2009

tam uyuma havası


sesimi duy isterdim
sana bütün bu olan biteni
anlatmak isterdim
kapım çalınsın
sen ol, isterdim
gülümse önce
her günkü gibi
ve bir yorgunluk kahvesiyle
bana herşeyi anlat derdim

28.11.2009

ekg gibi bişeysin sen hayat

Büyük Türk düşünürü sezyum "Serdar Ortaç'ı yoran hayat bizim ağzımıza sıçar" demişti. Ne bu arkadaşım ya birgün "eyooo herşey pembe hayat ne güzel" diyorsun ertesi gün "hay sokayım ben böyle işe". Bipolar oldum zirve-dip-zirve-dip yapmaktan. Şeytan diyor bas lityumu odun gibi ol. Zaten rol modelim George Costanza'nın iş hayatı ile ilgili tavsiyelerini de anlayammaışım ki nurtopu gibi sorumluluklarımız oldu. Dur ben nerde yanlış yapmışım bir ona bakayım...

27.11.2009

bugün bayram


Erken kalktım ama eminim ki bu dört gün boyunca yapmayı planladığım hiçbir haltı yapamayacağım. Pazartesi gecesi de vicdan azabıyla geçecek. Bari gidip karnımı doyurayım...

26.11.2009

anket defteri

Zırlayan bir arkadaşımızı mutlu etmek için mimini cevaplayayım dedim; çok yufk yürekliyimdir. Sevmem aslında mim falan. Neyse gelelim sorulara ve cevaplara:

1-En son hangi ülkenin gündemiyle canını sıktın?
Burada yaşıyorsak buranın gündemi can sıkıyor elbet. Hala hak arayan grevcileri anarşistlikle suçlayanlar var sonuçta. Ama Laos'a da kafam girsin tabii.

2-En son hangi şarkıdan nefret ettin?
Çok steril bir hayat yaşıyorum bu konuda. Abuk subuk şarkı çalan televizyon ve radyo kanallarına maruz kalmıyorum hiçbiryerde. Ama geçen gün Ajdar ve çömezi Müslüm'ü gördüm. Tiksindim.

3-En son hangi fastfood ürününden nefret ettin?
Muhtemelen hiçbirinden.

4-En son hangi sakatatı yedin?
Çok sakatat yemem aslında. Kokoreç yerim en çok bu alanda.

5-En son hangi yerli parçayı beğendin?
İncesaz-Kalbimdeki Deniz

6-En son hangi yabancı parçayı beğendin?
Aaron-Lili (U-turn)

7-En son hangi yerli filmi beğendin?
Benim için beğenmek aklımdan çıkmaması bir süre o filmin. Kader'de oldu bu en son. Gecenin bir vakti karşıma çıktı, seyrederken pür dikkat seyrettirdi ve günlerce aklıma takıldı.

8-En son hangi yabancı filmi sevdin?
Je Vais Bien Ne T'en Fais Pas

9-En son hangi kitabı okudun?
Eğer bitirdiğimse bu soru Martin Eden. Ama yok halen ne okuyorsunsa Balkanlarda Savaş.

10-En son hangi bilgisayar oyununu oynadın?
Medieval 2 Total War: Americas'a baktım şöyle bir yıllar sonra.

11-En son hangi mizah dergisini okudun?
Yıllardır okumuyorum mizah dergisi. Hem gülmüyorum hem yazılar çok küçük geliyor gözüm görmüyor. Bodrum dönüşü serviste birisi L-Manyak bırakmış bakayım dedim. Gene gülmedim, sonra araba tuttu bıraktım.

12-En son neden korktun?
Karideslerin ölmesinden. Ve evet öldüler.

13-En son neye küfrettin?
İstanbul trafiği.

14-En son neyden kaçtın?
İşten elbette ki.

15-En sevdiğin beş film?
Hmmmm. Niye 5? Land and Freedom, Los Lunes Al Sol, High Fidelity, La Haine ve diğerleri...

17-En sevdiğin 5 yemek?
Bak bunu hayatta kısıtlayamam.

18-En sevdiğin 5 isim?
Kendi ismim. İpek var sonra. Ne biliyim Isabelle var, Nadir güzel isim bak. Ve diğerleri...

19-En sevdiğin 5 oyun?
Burada da bilgisayar oyunları sorulmuş anlaşılan: Panzer General 2, Championship Manager 2001-2001, Pirates, Civilization, Baldurs Gate 2

20-En büyük korkun?
Yükselik

21-En nefret ettiğin 5 klişe laf nedir?
"Gereğini yapacağım", "sorun sende değil bende", "şimdi bitti", "yarın ya da haftasonu", "kendisi şu an yerinde değil"

Dağılın bitti. Yok artık mim falan.

25.11.2009

sen de mi laos?

Vietnam'dan sonra Laos da sınır kapısında Türklere vize verme uygulamasını sonlandırmış. En yakın konsolosluk da Fransa'da. Buradan tüm Laos kurumlarına selamımı göndermek istiyorum.

23.11.2009

aranızda gezmek isteyen var mı?

Evet ben bir süre daha kalacağım gibi görünüyor bu yerleşik hayatta ama varsa yazın kendini yollara vurmaya niyetli gençler burs imkanı için yönlendirelim şöyle. Bu arada burs verme niyetlisi bayramda Sri Lanka'ya gidiyormuş; kıskandığımı belirtmeyi bir borç bilirim.

22.11.2009

cengiz onural


Malum Yeni Türkü'nün bende yeri büyük. Dolayısıyla Cengiz Onural da yıllardır büyük saygı duyduğum birisidir. Besteleri, rumi kemençesi, müziğe yaklaşımı, rebetikoları yaşatma çabası, mütevaziliği,... Erkan Oğur'da olduğu gibi bir kalenderlik var hep üzerinde. Defalarca sahnede izlediğim, yıllardır bestelerini dinlediğim üstada saygı göstermek lazım. İncesaz dinlerken iki gündür bunları yazmak zorunda hissettim.

20.11.2009

gezelim görelim-13: pişirelim

Seyahat yazıları serisine bu son yazıyla ara verelim. Siem Reap'te kaldığım yerin yemek kursuna gideyim dedim nasıl olsa zaman çok diye. Soldan başlayalım yaptıklarımıza:

1. Kabak çorbası: Soğan, bal kabağı, havuçları ince ince kesip tavuklarla birlikte kaynayan tencereye koyuyoruz. Tavuk bulyon, hindistan cevizi sütü, çok az şeker ekleyip 10 dakika pişiriyoruz. Sonra ortaya çıkan malzemeyi blendırdan geçiriyoruz.

2. Loc Lac: Leziz bir Khmer yemeği. Etleri ince ince kesip domates, soğan ve salatalıklarla birlikte pişiriyoruz.

3. Hindistan cevizli süt: Adı üstünde. Kaynayan suya önce ne olduğunu bilmediğim yuvarlak küçük nişastamsı şeyleri, 5 dakika sonra muzları, hindistancevizi sütünü, şekerini ve bir tutam tuzunu katıyoruz.

Bunları yaptıktan sonra "al ye" dediler. Tıka basa yedim, hesabı istedim ve sadece içtiklerimin parasının yazıldığını gördüm. "Kurs parası?" diye sorunca "bizden" dediler. Mutlu ve şişko bir şekilde masadan kalktım.

19.11.2009

gezelim görelim-12: içelim

İstek üzerine içtiklerimizi de koyalım.







17.11.2009

mister k


Je vais bien ne t'en fais pas sayesinde tanıştım Aaronla. Dallama Fransızlar'dan beklenmeyecek bir müzik. Orda burda müzik dinleyen birisi olsam dinlerdim heryerde; ama sadece evde dinliyorum. Bu vesileyle Anja Rubik üçlemesinin de sonuna gelmiş olduk.

my goldfish died today
little heart in a bubble
ray of light in my kitchen
the only livin piece of my mind
since you crossed the line
mister k mister k

they told me not to be sad
it is just a matter of time
what if you had stopped time
what if i m stuck on yours
mister k mister k

state of mind
not really united any more
but one thing is for real
a fish is a better friend than a human
and that s for sure
my goldfish died today, my goldfish died today
mister k mister k

i named it jack the ripper
psycho under water
the only livin memory
showing how, you stabbed me

15.11.2009

lili


lili
şu sahte yaşamından sıyrıl bir daha
ne olursun, bırak tüm alışkanlıklarını
göreceksin, yaşanıyor ihtiyaç olmadan yardıma
pek çoğu var öğreneceğin dahası
ileriye atacağın her adımda
karşına çıkacak her sorunda
ben olacağım senin yanında
ortasından geçeceğin her sokakta
evvelinde bulunmadığın mekânlarda
ben olacağım senin yanında
lili
biliyorsun bizim gibiler için bir yer var hâlâ
her damarda dolanır aynı kandan
seni melek yapanın kanatlar olmadığını anlarsın
tek yapacağın çıkarmak kötülükleri aklından
ileriye atacağın her adımda
karşına çıkacak her sorunda
ben olacağım senin yanında
ortasından geçeceğin her sokakta
evvelinde bulunmadığın mekânlarda
ben olacağım senin yanında
lili
bir busedeki göz açıp kapanmada bulacağız cevabı
it tüm korkularını gölgelerin derinlerine
benzeme sakın renksiz bir hayalete
çünkü hayatın en güzel resmi senin içinde
ileriye atacağın her adımda
karşına çıkacak her sorunda
ben olacağım senin yanında
ortasından geçeceğin her sokakta
evvelinde bulunmadığın mekânlarda
ben olacağım senin yanında

14.11.2009

gezelim görelim-10:koh samet

Motor iskeleye yanaştığında hava kararmıştı. Sırtımda çantam tekneden karaya çıktım ve ne yapacağımı bilmeden yürümeye başladım. Hafta ortası ve ölü sezon olması nedeniyle çamurlu yollardan ve köpeklerin arasından geçerek sahil kenarında sessiz sakin bir yer aramaya başladım Bangkok'un haftasonu kaçış adasında ama başarılı olamadım. O sırada Siem Reap'te tanıştığım Tanja'nın da o gün adaya ulaşmış olduğu aklıma geldi ve ilk internet kafeye attım kendimi. Bingo!
Taksi yerine kullanılan römorklardan birisine atlayıp "çek Ao Chao'ya" dedim. Yağmurdan delik deşik olmuş yollardan atlaya zıplaya ulaştım sahile. Tam aradığım gibi, hatta fazlasıyla güzel ve de biraz da pahalı, bir bungalova yerleşip önce karnımı doyurdum sonra Tanja'yı bulup bira içtim.
Adadaki günlerin geri kalanı en fazla yan sahile giderek, sahilde yayılıp yüzerek geçirdim. Su Kamboçya'ya göre daha soğuktu. Son gün güneşle birlikte uyanıp son günün tadını çıkarıp havaalanına doğru yola çıktım muson altında.
Ada hakkında pek fikrim olmadı. Sahiller arası ulaşım pahalı, plajlarda sıcak sulara inmek arzusuyla tutuşan Ruslar var.

13.11.2009

sağdan say

Akvaryumdaki iki salyangoza şabalak kardeşimin iki bettasını ve Sinan'dan gelen 2 midye ve 7 karidesi ekledim geçen hafta. Şu an salyangozlar çok eğlenceli şekilde dolaşıyor, midyeler kuma gömüldü, 5 karides arazilerini belirledi, erkek betta öldü dişi betta hasta.

12.11.2009

sararıp dökülmeden önce kızaran yapraklar ki onlar can verdiler ortalığa bütün bir sonbahar

Yenikapı'dan Mudanya'ya geçerdim deniz otobüsüyle; şimdi 2 katlı bir hızlı feribotla ulaşılıyor. Business class bile yapmışlar; 5 TL fazla ödeyip (şirket kartıyla elbette) ne farkı olduğunu anlamadığım üst katta oturdum. İstanbul'dan az açıldık ki sızmışım; arada tipi Arap kendisi Meksikalı abinin coşan sesiyle uyanıp köşedeki sarışın hatunu kesip gene sızdım. Güzelyalı'ya gelmiştik bile...
Bursa'nın çevresini yol yol yapmışlar. Direkt bastık Eskişehir yoluna. Fark ettim ki ben hiç bu mevsimde gündüz geçmemişim Mezitler'den. Yeşil, sarı, turuncu ton ton birbirine geçmiş; dağların tepesinde bulutlar. Sonrası bozkır zaten. Ha bir de Bozüyük var...
Dönüşte İnegöl'de yağlı bir köfte, Bursa'yı sel götürüyor göz gözü görmüyor. Merinos fabrikası yıkılmış park olmuş, Görükle köyünde oteller kurulmuş.
Bursa'yı mı özlemişim burada geçen güzel günleri mi bilemedim...

10.11.2009

yılbaşı geliyor

Geçen sene philosophyfootball.com'dan hedaye almıştım kendime. Bu sene de aşağıdaki malzemeyi sunmuşlar. Arkada isim yazma hadisesi olmasa alacağım bir sürü tişört var sitede; birisi de bu...



9.11.2009

kirli fatma çiçeği


Bilmem kaç kişi hatırlar bilir bunu? Haftasonu takıldı dilime Kağıt Gemi'nin teeee kaç yıl önceden kalan bu sevimli şarkısı. Aklımda bir sürü şey varken youtube'dan klibini izledim, sonra 90'ların şarkıları arasında gezdim ve aklımda birşey kalmadı. Bugün de böyle geçti...
gazoz kapakları kulübünde dehşet korkarlar benden
kirli fatma çiçeğini ben sattım, süt şişesinin içinde
fi tarihinden gelsem, kim konuk edecek beni
cengaver bir neslin ahfadı oldum, şirin muskaların içinde
gönlümü kuşa çevirdi mütercim bir bayan
ben böyle olacak adam mıydım?
cephanede barut fıçısının dibinde, kirli fatma çiçeğinin ahını aldım
eskimeden inmek lazım şehre, ince fikrimce.

8.11.2009

itinayla zeytin toplanır

Bir hafta geç kalmışız; bir de ilaçlamaya rağmen güve dadanmış dolayısıyla biraz zayiat var mahsülde. Buna rağmen 11,5 kilo sofralık 4,5 kilo yağlık zeytin çıktı. Asıl ilk ekilen ağaçlar seneye 5 yaşını dolduracak o zaman ne olacak göreceğiz.
Bodrum'dan İstanbul'a dönmek feci koyuyor hele sahilde yürüyüş yaptığınızda 3-5 kişi görüyorsanız ortalıkta...

6.11.2009

zeytin zamanı

"Yaşamak için fena insan olmakla yine yaşamak veya ölmek için iyi insan olmak arasındaki fark ya bir iman, ya bir riya farkıdır. İmanı kaldırıverin iyi adam pişman olan adamdır. Riyayı kaldırırsanız mesele yoktur, kötüler hemen saflarına iyiyi alıverirler. Önemli olan kötülüğü iyilikle beraber ortadan kaldırmaktır. O zaman insanlık denilen şey kafasını kaldırır: “durun bakalım!” der "biz de varız". Onun, insanlığın terazisi içinde teker teker tartılan kıymetler ancak kötülüğün silahlarını düşmanca değil dostça, elinden alır. Ancak böylece iyiler ve iyilik dünya yüzünde manasını bulur, masallardaki gibi yüzyıllarda muammer olur. Yoksa…”

5.11.2009

trafik çıldırtacak beni

Hani 6'da çıkıyoruz ya artık, hani otoparkı da değiştirdim ya; artık bir saatte eve varıyorum ve bol bol küfrediyorum. Bugün de yine günübirlik Ankara'ya gittim. Önce 1 saat uçağın içinde beklettiler hava trafiği nedeniyle, dönüşte de yarım saat Ankara'da yarım saat İstanbul semalarında bekledik. E Yeşilköy'den Erenköy'e gitmek de 2,5 saat sürünce nefretim arttı İstanbul'a. Neyse kaçmamı çabuklaştıracaktır tek tesellim bu durum.

3.11.2009

yeni ev arkadaşlarım şirin çıktı

Ben ilkokulda falandım evde akvaryumumuz varken. Envai çeşit balık geçti o akvaryumdan; en son da bir tatil sonrası birkaç lepistes dışında tüm balıklar ölünce ilgilenmeyi kesmiştik ama bir ay sonra onlarca lepistes dolaşıyordu akvaryumda. Bir sene önce masa komşum bir akvaryum yaptı kendine ama pek ilgimi çekmedi açıkçası. Bir ay önce şabalak kardeşim fanusta betta beslemeye kalkınca ve evdeki kedilerden dolayı akvaryum kurmak imkansız olunca evlat edinmeye karar verdim balıkları.
Hemen işin uzmanından yardım aldım, bugün de malzemeleri tamamladık ve iki minik elma salyangozuyla açılışı yaptım. Çok şirin yahu bu yaratıklar. Antenlerini oynata oynata gezip yemekleri vantuzlamalarını izlemek büyük keyif. Perşembe akşam da bettaları getirip salarım ortama.

2.11.2009

gezelim görelim-9: sihanoukville koh samet yolu

Kamboçya sahillerinde yayıldıktan sonra biraz da Tayland sahillerinde yayılayım dedim ve Koh Samet'e doğru yola çıktım. Yine yemyeşil dağlar, yine yola atlayanlar. Bu sefer manzaraya geçilen köprüler ekleniyor. Yakın bir zamana kadar köprüler olmadığından nehirler sallarla geçildiğinden yol daha uzun sürüyormuş; gene de yeterince uzun sürdü gerçi... 8.30'da kalkan otobüs Kanlı Elmas filmini gösterip yolda dura dura sınıra ulaştı öğlen gibi. Bu arada yolda sadece müşteri toplamak için değil tuvalet ihtiyacı için de duruluyor; tabi ihtiyaçlar tabiyata yapılıyor o ayrı.
Sınırda otobüsten inip, Kamboçya'dan çıkış yapıp, Tayland'a giriş yapıp bir minibüse doluştuk turistler olarak. Bir çift Koh Chang'a, ben Koh Samet'e, birkaç genç Bangkok'a ve orta yaş üstü abiler de Pattaya'ya doğru olmak üzere yola çıktık. Akşam hava kararırken nihayet Ban Phe isimli kıyı kasabasına ulaşıp ondan bir önceki ada motoruna kendimi atmıştım.

1.11.2009

gezelim görelim-8: sihanoukville

Bu şehir hakkında ne desem boş çünkü neredeyse otogarı dışında bir yerini görmedim. Otobüsten inince atladım bir motorsiklete Serendipity Plajı'ndaki Lazy Beach ofisine doğru yola çıktım. Yolda kask takmayanları durduran polisleri geçip engebeli yollardan hedefe ulaştım; bu arada yolcularda kask olması gerekmiyor, biz kafayı yarsak doğal kısacası. Adada boş yer olmadığını öğrenince başımı soktum bir yere, Okaliptus Plajı'nda İtalyan bir abinin işlettiği Martini Beach'te günlerimi yiyip içerek geçirdim. Bira 0,5 leziz deniz mahsülü barbeküler 3 dolar, doğal olarak tıka basa beslenesi geliyor insanın. Biraz denize girdim ama sıcaktı çok da sarmadı. Bol bol kitap okudum bir de.