27.01.2011

güzel olduğunuz kadar akıllısınız da


Akıllı kadınlara karşı zaafım var. Güzel kadınlara karşı da her erkek gibi doğuştan zaafım olduğu göz önüne alınırsa tehlikeli kombinasyon hakkında fikriniz oluşmuştur. E biraz beni tanıyor/bloga göz gezdiriyorsanız da hobilerim arasında manken isimlerini ezberlemek olduğunu fark etmişsinizdir.

Örneğin podyumda yürüyüşünü izlerken hipnotize olmuş gibi ekrana takıldığım Karlie Kloss'un o şımarık Amerikancasını duyunca nasıl kendisinden soğuduysam (ama sessiz halini hala takip ediyorum) Carmen Kass'ın da usta bir satranç oyuncusu olduğunu duyunca öyle etkilenmiştim (hayır daha kendisiyle maç yapamadım).

Yeni güzel akıllımız ise Lily Cole. Klasik bir güzel olmasa da kendine has bir hatun kabul edelim. Zekasını da Guardian'a yazdığı Londra'daki öğrenci protestolarıyla ilgili makale sayesinde gördüm; nitekim bu işleri en az benim kadar bilen birisi kendisinin Cambridge'de Sanat Tarihi okuduğunu söyledi. Kendisi kasım ayında Tayland'a gidip Burmalı mültecilerin kaldığı bir kampı da ziyaret etmiş; kaçırmışım. Geçen hafta bu konuyla ilgili bir makale daha patlatmış. Lily hanımı takibe devam...

26.01.2011

martılar ah eder

Sabaha karşı uykum kaçıp da gece seslerini dinlemeye başlayınca fark ettim ne zamandır martı sesi duymadığımı. Halbuki bazı geceler uyutmazlardı o kalın sesleri ve haziran ayında yavruların gıcırdayan bağrışları sayesinde. Galiba dönüşen şehrin başrol oyuncuları gökdelenler ve onların ışıkları tutuyor kendine martıları; araştırmak lazım. Bana kalansa buzdolabının değişen termostatının sesi.

24.01.2011

postcards from italy


Bir güvercin ağzında dal, uçuyor sırtında dünyayı taşırken Atlas misali. r yerine R kullanan bir el yazısı kendimi yorgun, mutsuz ve neşesiz hissettiğim zamanlarla ilgili reçete yazıyor renkli kalemlerle. Görmek istediğim 10 yerin listesini yazıyorum bir yerlere...

23.01.2011

blog, boşa geçen günleri say!

Nerede kalmıştık? Afili bir şekilde şehre haber yollayıp, döndüğümü bildirip, mekanlarda salınmak isterdim en canti halimle ama günler haftalar sonra kanepeye tüneyip Spartacus'un inmesini beklerken Behzat Ç.'ye göz gezdiriyorum. Ha bir de yeni oyuncağım var sehpanın üzerinde.

Nerede kaldıysak üç hafta önce keşke oradan devam edebilseydik ama geriye gittim birçok açıdan. Bir şövalye çıkabilecek potansiyelden loser meydana gelirse, o ömre boşa geçmiş diyebilir miyiz? Ve bir de karşıdaki kişi ortamın en zeki ve olgun kişisiyse beri yandaki de ortamın en şanslısı mıdır?

Dizi indi, cin tonik hazır, koltuk sızmam için beni bekler...

2.01.2011

üç hafta yokum

Bu sefer eşyaları bir bavula koymak zorunda kaldım. Fırsat bulsam bile yazasım olmaz buralara. Kalanlar tatlılarını yerken kahvelerini içsinler hep böyle mutlu mutlu...