22.06.2011

byblos ve jeita grotto

Beyrut ülkenin X ekseninde tam ortasında yer alınca, ülke de küçük olunca şehrin çevresi dediğin yer Lübnan'ın geri kalanı oluyor. Vakit nedeniyle iki yere gittik: Jeita Grotto ve Byblos. Taksiyle pazarlık yapıp gezmek mümkün.

Öncelikle Jeita Grotto: Bir doğa harikası. Bir vadide yer alan mağaralar kompleksi sanki bilimkurgu filmindeymiş gibi hissetiriyor. Sarkıtlar, dikitler, enteresan şekiller... Fakat fotoğraf çekmek de yasak. Alt mağarada ise-ki kışın kapalı- mağaranın içi tekneyle geziliyor. Tek kelimeyle muhteşem!

Byblos dediğin yer küçük bir kale ve antik kalıntılar. Bir sahil kasabası. Çok birşey beklemeden gezmek lazım.

16.06.2011

beyrut


Baştan söyleyeyim: Beyrut dekor bir şehir gibi geldi bana. Binalar güzelce restore edilmiş, harika bir estetik anlayışları var, pimapen yerine şirin panjurlar var pencerelerde. Gel gör ki içlerinde kimse yaşamıyormuş gibi.

Şehir küçük, istense yürüyerek gezilebilir. Zaten toplu taşıma da yok. İkinci seçenek taksi. Bu da ikiye ayrılıyor. Servis taksi ve normal taksi. İlkinde başka birileriyle daha ucuza yolculuk yapıyorsunuz. İkinci ise tamamen pazarlığa bağlı.

Otel fiyatları biraz tuzlu, ucuz hostel, pansiyon vs kısıtlı. Hamra'da 100 dolar civarı otel bulunabiliyor. Üniversitelerin toplandığı gayet hareketli bir semt burası. Misal yanınızdan Fransızca konuşan iki çıtır geçebiliyor... O sebeple gayet kalınası. Şehrin lüks mağazalar, ışıltılı binalarla, tarihi ve güzel yapılarla bezeli kısmı Necme. Onun biraz ilerisi de eğlence mekanlarının olduğu Gemmayze ve Achrafiye. Hamra'dan öte yana gidince de Korniş'e varıyorsunuz ki Sarayburnu sahilinin hallicesi. Meşhur Güvercin Kayaları da burada. Bir de şehrin doğusunda Bourj Hammoud var ki Anadolu'dan sürülen Ermenilerin mahallesi.

Şehir oryantasyonu dersini bitirdik...

15.06.2011

bir parça lübnan


Sıkıntıdan bunalmış, vizeler kalkmış, Pegasus Beyrut'a uçmaya başlamış ve herkes de o diyarlara gitmişken bizim neyimiz eksik olabilir? Olmadı nitekim ve 4 günlüğüne Beyrut'u, birazcık da çevresini gezdik/tozduk. 15 yıl iç savaş, Suriye ve İsrail işgalleri, Hariri suikasti derken yine tekinsiz sanıyor insanlar oraları. Baştan söyleyeyim insanları gayet saygılı, etraf gayet güvenli.

Para sistemi de pek güzel. Ülkede hem Lübnan lirası hem Amerikan doları geçerli. İkisi arasında sabit bir kur var; 1 dolar=1500 lira. Yani bir yerde 10 000 lira hesap ödüyorsanız Türkçesi 10 TL oluyor. Kredi kartı da her yerde geçiyor.

Ülkede 2 resmi dil var: Arapça ve Fransızca. Fakat gençler ikincisiyle pek alakadar değil. İngilizce bulan birileri de elbet bulunuyor. İnsanlar nazik olsa da hep bir tedirginlik hissediliyor. Yıllar süren iç savaştan başka bir umudumuz da olamaz değil mi? Görünmez sınırlar hp kendini hissettiriyor. 18 ayrı mezhep ve din var ülkede ama devlet iki kişinin değil ayrı din ayrı mezhepten bile olsa evlenmesine izin vermiyor. Doğup büyünülen semtten pek kolay başka yerde yaşanmıyor.

Lübnan siyaseti de mezhep ve din dengesinin bir timsali. Parlamentoda Hristiyan ve Müslümanlar eşit sandalyeye sahip. Cumhurbaşkanı Maruni Hristiyan, Başbakan Sünni Müslüman, Parlemento Başkanı Şii Müslüman olmak zorunda örneğin...

İşte bu şartlar altında uçağımız Refik Hariri Havaalanı'na indi. Güzel pasaport görevlisi pasaportumda İsrail vizesi olmadığından emin olunca damgayı bastı boş sayfaya. Nemli ama güzel bir Akdeniz havası karşıladı bizi.

8.06.2011

adonis



Beyrut'taki son saatlerimizi olabildiğince dolu ve havaalanından uzakta geçirmeyi planlarken Beyrut Müzik Festivali'nin afişini gördük; ekip çalışması diyebiliriz buna. Topu topu 10 dolara 3 lokal grup izleyip zaman geçirelim dedik ve soluğu konserde aldık. Sırtımızı Akdeniz'e verip güzel güzel 3,5 saat geçirdik. Konswrin ilk grubu Adonis'e Lübnan'ın Pinhanisi dedim ben; sizi bilemem. Bu yaz ilk albümleri çıkıyormuş, buyrun size ilk klipleri...

Yarın öbür gün ünlü olurlar, buralara gelirler falan ben şimdiden notumu düşeyim. Ayrıca Lübnan seyahatinin de ilk yazısını yazmış olayım bu vesileyle.

7.06.2011

yeniden metalürji mühendisleri odası

Buraya tek bir kişiyle gidiyorum, hatta o kişiyle bir tek burada içiyorum eğer maç seyretmeyeceksek. Taksim Meydanı'na, Aya Triada Kilisesi'ne, AKM'ye, ebabillere bakan pencere kenarına tüneyip bir-iki meze, rakı, salata, balık derken ekürinin askerden dönüşü şerefine sarhoş olmuşum üzerinize afiyet. Haftaya sarhoş başlamak da yerine göre güzel...

1.06.2011

bir devrin sonu

Daha önce yazmıştım hakkında, BBC Türkçe radyo yayını mazide kaldı geçen cuma itibariyle. Son programı dinleyemedim şehir dışında olduğumdan. Lanetli İstanbul trafiğinde tek dostumdu. İki gündür feci hissediyorum yokluğunu. NTV Radyo'da saçma bir program var katlanamıyorum. Yine en iyisi Radyo Eksen gibi.

Dandik internet siten ve asla denk gelemediğim televizyon programlarınla idare edeceğim artık...