14.05.2016

buzluktaki son barbunya

Biraz önce geçen yazdan kalan buzluktaki son barbunya paketini de güzel bir yemeğe dönüştürdüm. Neden? Çünkü tezgahlarda yavaş yavaş bu senenin mahsülleri var. Daha almadım ne de olsa imkan varken haftada bir iç baklalı enginar yapmak lazım.

Bu sene de baharın gelişini mimozalarla açtık. İleride denize inen bir sokağın tam dirsek yaptığı yerde kocaman mimozanın sarılara bürünüşünü izlemek için hep yolumuzu oradan geçirdik, hatta bir pazar Ada vapuruna bile atladık. Derken Bebek'teki meşhur yapraksız manolya açtı, altında seyre daldık dökülene dek. Bu arada mor salkımlar ilk hoş kokulular olarak yerini aldı, denk gelirsek leylaklara da baktık. Erikle aram olmadığından çiçeklenmesini pek de heyecanla karşılamadım. Esas artık baharın geldiğini müjdeleyen de erguvanlar oldu. Bu sene biraz erken olmakla beraber, akasyaların açışı ise yılın en merakla beklediğim zamanıydı eskiden kalan bir alışkanlıkla. Kestanelerle birlikte onlar da sokakları beyaza bürüyüp sırasını savdı. Apartmanın karşısındaki boş araziyi ise önce papatyalar şimdilerde ise gelincikler kapladı. Sokak boyunca duvarlardan fışkıran aslanağızları ise dökülmüş, gördüm bugün. İlerideki meydanda iki iğde ağacı var, maşallah insanı çıldırtıyorlar kokularıyla her gece. Bahçedeki ıhlamur patlamak üzere, ev sahibi hemen toplamazsa birkaç gece de o çıldırtır bizi kokusuyla. Bunun arkası artık sıcaklar, bir tek o devasa yapraklı manolyalar çiçek açar. Eylüle gelince Rum İlkokulu'nun bahçesindeki çınarların yaprakları sararırken karşı binanın bahçesindeki oya ağacının çiçeklenemsiyle resmen sonbahar kapıdadır artık. Sonrası kış sonrası soğuklar sonrası kısa geceler. Elbet yine mimozaların açışına geleceğiz ta ki bu kısır döngü bir yerde kırılana kadar.

Bilemiyoruz ki acaba bu yaz yediklerimiz son barbunyalarımız mı olacak?